Blog

  • Sev Kardeşim

    Sev Kardeşim

    Şenay Yüzbaşıoğlu 1971’de “Sev Kardeşim” ve 1972’de “Hayat Bayram Olsa” şarkılarıyla bir anda en tanınmış pop şarkıcılarından biri oldu. Ama bu şarkılardan burada bahsetmemizin sebebi şarkıların Şenay tarafından Bülent Ecevit’in “Karaoğlan” lakabıyla kazandığı seçimlerden önce, mitinglerde Ecevit’ten önce sahne alarak söylenmesidir. Bu şarkılar 1974’teki CHP seçim zaferinde belli bir rol oynadı ve sosyal demokrat barış ve daha iyi bir dünya mesajlarının simgesi oldu. Şarkı o kadar popülerdi ki başrollerini Tarık Akan ve Hülya Koçyiğit’in oynadığı aynı adlı bir filmde çekildi.

  • Ertuğrul’a ağıt

    Ertuğrul’a ağıt

    1977 yılı ODTÜ öğrencileri, ÖTK’nın öncülüğünde milliyetçi cephe hükümetinin özel görevlisi olarak tayin edilmiş faşist bir rektörün baskılarına karşı direniyor. Öğrenci lideri Ertuğrul Karakaya bir jandarma tarafından okulda vuruluyor. Henüz ölmemişken sağlık yardımı alması da askerlerce engelleniyor.  Ölümü devrimci mücadeleyi daha da alevlendirdi ve devrimci öğrenciler ODTÜ’de rektörün polis, jandarma ve işe aldığı işçi kılıklı ülkücü militanların topunu birden yenmeyi başardılar. ODTÜ öğrenci özyönetiminin ÖTK (öğrenci temsilcileri konseyi) yoluyla hayata geçirildiği ilk üniversite oldu. Türkiye devleti yıllar sonra Salihli’deki mezarı başında ‘oğlumun ne suçu vardı ki vurdular!’ diyen annesine ‘suçu ve suçluyu övmek’ten dava açmaya da cüret etti. Anne Ayşe Karakaya, oğlunu ve öldüğü günü şöyle anlattı: “Soğan soymasını bilmeyen adamın, tuvaletleri yıkayarak para kazanan kadının çocuğu. Ankara’da Darüşşafaka Okulu’nu kazandı da gitti. Beş kuruş para biriktirip okuttuk. Ben hep onun yanına vardım. Okulu (üniversite) kazanınca, ‘Ana artık büyüdüm, gelme’ dedi. Daha da büyüyemedi. Bir buçuk yıl olmuştu daha.”

    Ağıtın sözleri ünlü şair Gülten Akın’a aittir.

  • Parka

    Parka

    Cem Karaca’nın 1970’lerdeki bu ‘ajitatif’ ama bir o kadar da lirik şarkısı ‘parka’ 1970’lerde büyük basının  “sağ-sol çatışması” diye verdiği olaylarda ölen herhangi bir gencin hikayesini anlatır. Yoksul ama dirençli devrimci gençlerin bu ülkeyi oligarkların/zenginliğin zorbalığını kurmak için kullanılanlara karşı canları pahasına mücadelesini  tasvir eder. O dönemde ikinci el, kullanılmış parkalar hem ucuz ve her şarta elverişli oldukları için, hem de daha çok Deniz Gezmiş gibi gençlik önderlerince de giyilmiş olduğu için devrimci gençler arasında yaygın olarak giyilirdi.

  • Benim meskenim dağlardır, dağlar!

    Benim meskenim dağlardır, dağlar!

    Sözleri, ünlü komünist yazar ve şair Sabahattin Ali’ye ait bir şarkı. Sabahattin Ali 1948’de o zamanın MİT’i olan iç güvenlik örgütünün bir komplosu ile katledildi. Bestecisi Ali Kocatepe bu şarkının militanca hislere seslenecek bir şarkı gibi algılanacağını belki de hiç düşünmedi. Aslında Sabahattin Ali de düşünmezdi; çünkü şiir, melankolik bir şekilde küsüp, dağlara, yalnızlığa sığınmak isteyen bir ruh halini anlatır aslında. Fakat bütün hayatı ve mücadelesinin ispatlayacağı gibi Sabahattin Ali şiirinin bu yeni algılanış biçiminden olsa olsa mutlu olurdu.

  • Dağlara gel

    Dağlara gel

    1600’lerin ikinci yarısı ile 1700’lerin başlarında yaşadığı sanılan; hem hece ile koşmaları, hem aruzla divan şiirini aynı ustalıkla söyleyen, Alevi-Bektaşi eğilimli Gevheri’nin ünlü bir şiirini Grup Yorum besteledi.

  • Haydi Barikata

    Haydi Barikata

    Bandista grubu’nun Türkçe yorumladığı bu marş, Türkiye’de daha az bilinen bir marştır. Marş İspanya İç Savaşı’nda anarşistlerin ünlü marşıydı. İspanya’da o dönem anarşiştler başka hiç bir ülkede olmadığı kadar kitleselleşmişler ve solun en önemli grubuydular. İttifak halinde olmakla beraber farklı görüşlere sahip başlıca iki büyük örgütleri vardı. Anarşist Federasyon: FAİ ve anarşist-sendikalist yapı: CNT. CNT ülkenin en kalabalık işçi sendikasıydı. Diğer sendikaların tersine üyelerinden zorunlu aidat toplamazdı. Faşist Franko askeri darbesi başladığında anarşist işçiler ülkenin ikinci büyük şehri Barcelona’yı kendi milisleriyle, ordu birliklerini yenerek kurtardılar. İç savaşın ilk aylarında bunların işçi milisleri antifaşist hükümetin neredeyse tek silahlı dayanağı oldu.

  • Sabahın Bir Sahibi Var

    Sabahın Bir Sahibi Var

    1977 1 Mayıs’ını anlattığı için çok bilinen ve sevilen bu gerçekten önemli Ruhi Su eseri aslında ‘Şişli Meydanı’nda üç kız/ Biri Çiğdem, biri Nergis/ Vuruldular güpegündüz/ Sorarlar bir gün sorarlar dizeleriyle başlar. Peki, şarkıdaki vurulan kızlar kimlerdi? 1 Mayıs 1977 ile ilgisi neydi?

    1 Mayıs katliamından sadece 3 gün önce 28 Nisan’da, Galatasaray Mühendislik Yüksek Okulu öğrencilerine faşistler tarafından okul çıkışındaki otobüs durağında açılan ateş sonucu  üç kız öğrenci vuruldu. Dev-Genç’li Çiğdem Yıldır öldü. Hemen 1 Mayıs öncesi cenazesi büyük bir antifaşist gösteri niteliği kazandı. “sabahın sahibi var” adlı çalışmasına ilham kaynağı olan Çiğdem, sonraki yıllarda devrimin simgelerinden biri haline dönüştü. Şişli Meydanındaki Üç Kızdan Biri, Şükran (Ruhi Su’nun türküsünde adı Nergis olan) Çiğdemin öldüğü saldırıda ağır yaralı olarak kurtulmuştu. 30 yıl sonra okulda gerçekleştirilen buluşmada, Nihal’le birlikte arkadaşlarının yanındaydı.

    http://bianet.org/bianet/biamag/122685-galatasaray-muhendislik-yuksek-okulu-bizimki-hikayesi-olan-bir-arkadaslikti

  • Avusturya İşçi Marşı/die Arbeiter von Wien/Beyaz Ordu, Kara Baron

    Avusturya İşçi Marşı/die Arbeiter von Wien/Beyaz Ordu, Kara Baron

    Sovyet İç savaşında karşıdevrimci ‘asaletli’ generallerin, yani ‘Beyaz Ordu’nun şeflerinin 1918-20 arasında faaliyet göstermiş en meşhurlarından biri Wrangel’di. Kırım, Ukrayna ve Kuzey Kafkasya’da üslenmişti. Sonunda İstanbul’a kaçmak zorunda kaldı. ‘Kara Baron’ namıyla tanınan Wrangel, burada özel yatında barınırken yatı havaya uçuruldu. Şans eseri kurtuldu. Sürgünde öldü. Fakat 1920 yılında devrim hâlâ çok riskteydi. Bu şartlar altında Pavel Grigoriyev tarafından yazılan şiir Samuil Pokrass tarafından bestelendi. ‘Beyaz Ordu, Kara Baron’, iç savaşta, Kızıl Ordu’nun en önemli marşlarından biri haline geldi. Avusturya İşçi Marşı ya da Hayat Denilen Kavga (Almanca: Arbeiter von Wien), işte bu Sovyet marşının müziğine, Fritz Brügel’e (1897–1955) ait olan, sözlerin uyarlanmasıyla oluştu. Ve bu haliyle tüm dünyaya yayıldı. Marşın ortaya çıkışının 1927 yılında Viyana’da 89 işçinin ölümüyle sonuçlanan Temmuz Ayaklanması günlerinde dayandığı tahmin edilmekte. İlk defa 1929 yılında Viyana’da 2. Uluslararası Genç İşçiler Günü’nde seslendirildiği belirtiliyor. 1934 yılında Avusturyalı işçilerin faşizme karşı giriştiği Şubat Ayaklanması sırasında ise iyice yaygınlaşıyor. Özellikle Viyana, Yukarı Avusturya ve Steiermark’ta Avusturya Faşizmi’ne karşı direnişin simgesi oluyor. Dünya sosyalist hareketinin en tanınmış marşlarından biridir. Türkçeye çevirisinin ne zaman yapıldığı ise bilinmiyor.

  • Guantanamera

    Guantanamera

    Orijinali bir aşk şarkısı olmasına rağmen; Kübanın ünlü yurtsever ve anti sömürgeci şairi Jose Marti’nin (Hose Marti okunuyor) sözleri ile uyarlanmış versiyonu bütün dünyada tanınan halidir. Üstelik bu versiyonu Küba’nın adeta ikinci bir milli marşı gibidir. Jose Marti 1853-1895 arasında yaşamış, devrimci bir gazeteci, filozof ve şair, kısacası çok yönlü bir kişilikti. Küba’nın İspanya’dan bağımsızlığını kazanmasında büyük pay sahibi olduğu gibi aynı zamanda ABD’nin Küba’yı yutma tasarılarına karşı da mücadele etmiştir.

    Sözleri:

    candan bir adamım ben/palmiye ağaçlarının ülkesinden.
    /ve ölmeden önce söylemek istediğimdir,/bu dizelerin ezgisi, yürekten gelen
    topraktaki yoksullarla ben/aynı yazgıyı paylaşmak isterim
    ve dağdaki ırmak beni /daha fazla mutlu eder denizden

  • La Cucaracha

    La Cucaracha

    Anlamı hamam böceği/kara Fatma! Bu aynı zamanda Meksika devriminin (1910-1917) Zapata ile çağdaş ve onun kadar tanınmış bir başka savaşçı, halk yanlısı lideri Pancho Villa’nın da takma adıydı. Villa taraftarlarının da favori şarkısı… Meksika devrimi tümüyle yenilmedi ama içindeki halk güçleri tasfiye edildi. Bir burjuva devrime dönüştü. Başta ABD, küresel oligarklar tam ‘ohh kurtulduk!’ de mişti ki o yıl Sovyet devrimi patlak verdi.

  • Ay Carmela

    Ay Carmela

    İspanya İç Savaşı’nda (1936-1939) Cumhuriyetçi hükümet (Burjuva demokrat, anarşist, komünist ittifakı olan bir cins ‘halk cephesi’ hükümeti) taraftarlarının isyancı ve darbeci faşistlere karşı söylediği bir direniş şarkısı. Faşist Franco ordusuna, Nazi Almanyası bütün bir hava kuvvetleri Mussolini İtalyası motorize birlikler hediye etti. Avrupa ‘demokrasi’leri ise ordusunun büyük bölümü darbeci olmuş demokrat hükümete yardım bir yana, üstelik silah ambargosu uyguladı. Ordunun faşist darbesini dinamitlerle püskürtüp yenen işçi köylü milisler ne yazık ki bu uluslararası ihanet karşısında uzun bir mücadele sonunda da olsa yenildiler. Faşizmin bu ilk zaferi sayesinde cesaret bulan Hitler ve Mussolini ihanet eden Avrupa demokrasileri ve kendi halklarına 2. Dünya Savaşını hediye etti. Fakat halkın hiçbir yenilgisi nihai yenilgi değildir. İç savaşta modern gerilla taktiklerini keşfeden cumhuriyetçi subay Alberto Bayo bu tecrübesini yıllar sonra Meksika’da Fidel Castro ve Che’nin ufak devrimci grubunu eğitmekte kullandı. Bu eğitim tarihin akışını değiştirecekti. Ay Carmela şarkısının da aslında ilk kez 19. Yüzyılda Fransız istilacılara karşı direnen İspanyol gerillalarınca söylendiği anlatılır.

  • SANDALCI, EMİL GALİP:

    SANDALCI, EMİL GALİP:

    1922 İstanbul doğumlu gazeteci, yazar, insan hakları aktivisti. İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi’nin bitiren ve yurtdışında akademik öğrenimini sürdüren Emil Galip Sandalcı, 1955 yılından itibaren gazeteciliğe başladı ve çok sayıda gazetede çalıştı. İstanbul Gazeteciler Sendikası Yönetim Kurulu üyeliği, 1961-1963 arası Basın Şeref Divanı üyeliği, 1978-1986 arasında Türkiye Yazarlar Sendikası Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. TRT Yönetim Kurulu üyeliğ de yapan Sandalcı TRT kadrolarında çalışırken, 1971 yılında 12 Mart 1971 Muhtırası ile tutuklanıp Mamak zindanına atıldı. Tutuklu bulunduğu süre içinde işkence gördü. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmemesi için imza kampanyası başlatan Sandalcı; Erdal Öz ve Altan Öymen, gözaltına alındıktan sonra 12 Mart savcılarınca tarafından Bulgaristan’a uçak kaçırdıkları gibi saçma bir iddiayla suçlandılar. Emil Galip, 12 Eylül Darbesi’nde kapatılıncaya kadar Demokrat gazetesinde köşe yazıları yazdı. 1981 ve 1983 yıllarında birer kez tutuklandı, “Aydınlar Dilekçesi” davasında yargılandı. Başta, İnsan Hakları Derneği, olmak üzeren pek çok demokratik dernek ve sivil toplum kuruluşunun kurulmasına öncülük etti ve içlerinde aktif olarak çalıştı. 10 Aralık 1993’te hayatını kaybetti.

  • TÖR, VEDAT NEDİM:

    TÖR, VEDAT NEDİM:

    1897 doğumlu, siyasetçi ve edebiyatçı. 1920’li yılların komünist hareketi  içinde önde gelen kadrolardan biri, hatta Şefik Hüsnü yurtdışındayken Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası’nın başkanı iken 1927 Tevkifatı sırasında itirafçı olmuş; çok kişinin ceza almasına neden olmuştur. Daha sonra yine kendi gibi bir eski komünist olan Şevket Süreyya gibi o da Kemalist bir solculuk düşüncesi geliştirdi ve bu çerçeve üstüne kurulu Kadro dergisinde yazılar yazdı. Sonrasında devlette çeşitli bürokratik görevler aldı. 1944 yılından sonra Yapı Kredi Bankası’na 1970 yılında sonra da Akbank’a kültür ve sanat işleri danışmanı olarak çalıştı. Tiyatro oyunları yazdı ve bazı çocuk dergileri çıkarttı. 1985 yılında İstanbul’da vefat etti.

  • TUĞLUK, AYSEL:

    TUĞLUK, AYSEL:

    1965 Elazığ doğumlu siyasetçi. Serbest avukat olarak çalıştı. Toplumsal Hukuk Araştırmaları Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliğinde bulundu. İnsan Hakları Derneği Üyesi ve Yurtsever Kadınlar Derneği Kurucusu oldu. Demokratik Toplum Partisi Eşbaşkanlığı görevini yürüttü. Abdullah Öcalan’ın eski avukatıdır. Abdullah Öcalan’ın arkadaşlarından Alaattin Tuğluk’un kız kardeşidir. Daha önce milletvekilliği de yapan Tuğluk, 9 Kasım 2007 tarihindeki DTP Olağanüstü Kongresi’nde eşbaşkanlık görevinden ayrıldı. 11 Aralık 2009’da milletvekilliği Demokratik Toplum Partisi’nin kapatılması ile sona erdi. 12 Haziran 2011 seçimlerinde BDP desteğindeki bağımsız adaylardan biri olarak yeniden milletvekili seçildi. HDP’nin 24 Ocak 2016’daki 2. Olağan Kongresinde Parti Meclisi’ne seçildi ve Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi. Bu görevi sırasında, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında 26 Aralık 2016’da gözaltına alındı ve “silahlı terör örgütü yöneticisi olmak” suçlamasıyla tutuklandı.

    “Terör örgütü yöneticisi olmak” suçundan 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Tutuklu olduğu sırada annesini kaybetti

    Aysel Tuğluk cezaevi yönetiminin izniyle törene katıldı. Bu sırada bir grup, cenazeye katılanlara önce sözlü, sonra fiziksel saldırıda bulundu. Cenazenin zarar görmemesi için cenaze, daha sonra Tuğluk’un ailesinin isteği üzerine gömüldüğü yerden çıkarılarak Tunceli’ye götürüldü ve orada gömüldü.

    Aysel Tuğluk, cezaevinde bulunduğu sürede demans hastalığına yakalandı. Hastalığının şiddetlenmesi üzerine Tuğluk’un tahliye edilmesi için sık sık çağrılar yapılmakta.

  • URGAN, MİNA:

    URGAN, MİNA:

    1915 doğumlu akademisyen ve yazar. İstanbul Üniversitesi edebiyat Fakültesi, İngiliz edebiyatı bölümünde doktora yaptı. Orada aynı zamanda Halide Edib’in asistanıydı. Hem kişisel ilgisi, hem de aile bağları nedeniyle zamanın politikacı ve aydın kesimin daha gençliğinden itibaren yakından tanıma fırsatı buldu. Böylece sol çevrelerle de ilişki içine girdi.  Mina Urgan için rahatlıkla İngiliz edebiyatının en önemli yazarlarını dilimize kazandırması yanında Türkçedeki en iyi İngiliz edebiyatı tarihini de yazmıştır denebilir. Bütün bunlara rağmen asıl popülerliğini ölümünden iki yıl önce yayımladığı ve kendi hayatını anlattığı Bir Dinozor’un Anıları ile sağlamıştır. Urgan, 15 Haziran 2000 yılında vefat etti.

  • YÜCEL, CAN:

    YÜCEL, CAN:

    1926 yılında İstanbul`da doğdu. Türkiye‘nin ilk Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel‘in oğlu olan Can Yücel, orta öğrenimini Ankara Erkek Lisesi‘nde tamamladıktan sonra, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji Bölümü‘nde okudu. İngiltere‘de Cambridge Üniversitesi`nde eğitimini sürdüren Yücel, bir süre Londra‘da BBC Radyosu‘nda çalıştı.
    Can Yücel, çok sayıda dergide toplumsal duyarlığı olan şiirler ve düzyazılar yayımladı. Çok sayıda şiir kitabıyla Türkiye’nin en tanınan, en çok okunan şairlerinden biri oldu. Çevirilerinde kullandığı kendine has üslubu ise çeviride, özellikle şiir çevirisinde, kendisinden sonra kimsenin kolay kolay takip etmeye cesaret edemediği ayrı bir ekol gibiydi. Can Yücel, özellikle 12 Mart ve 12 Eylül döneminde yazdığı taşlamalar, dilden dile dolaşan anekdotlarıyla bir yandan da Şair Eşref’in, Neyzen Tevfik’in, hatta Nasrettin Hoca’nın geleneğini sürdüren efsanevi bir toplumsal figür haline geldi.
    Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel‘e hakaretten de yargılanan Yücel, bir ara milletvekili adayı oldu. Yücel  12 Ağustos 1999‘da hayatını kaybetti.

  • ZETKİN, CLARA

    ZETKİN, CLARA

    1857 doğumlu Alman sosyalist, kadın hakları savunucusu. Alman sosyal demokrasisi (marksist) içinde militanlık hayatına başladı. Daha sonra partinin sol kanadındaki Rosa Luxemburg ile Spartakusband’ın kuruluşunda yer aldı. 1919’dan sonra Alman Komünist Partisi’nin kuruluşunda aktif olarak bulundu. Parti’ye Alman Meclisi Reichtag’da temsil etti. Naziler iktidara geldiğinde Sovyetler’e sığınmak zorunda kaldı. Orada 1933’te öldü.  Clara Zetkin’in kadın sorunu üzerinde çok sayıda eylemliliği ve teorik eserleri vardır. Belki de onun hatırlanmasına en çok sebep olan ise 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün onun önerisi ile kararlaştırılmış olmasıdır.

  • LAMBRAKİS, GREGORİS

    LAMBRAKİS, GREGORİS

    1912 doğumlu Yunan siyaset adamı. Aslında Lambrakis çok yönlü bir insandı. Çok başarılı ve uluslar arası yarışmalar kazanmış bir atletti. Aynı zamanda doktordu. Milletvekiliydi.  Uluslararası çapta bir barış aktivistiydi. Lambrakis 1963 yılında iki aşırı sağ eylemci tarafından halkın gözü önünde öldürüldü. Aslında bu cinayet Yunan ‘derin devleti’nin hesaplı kitaplı bir cinayetiydi ve 1969 askeri darbesine giden yolu işaret ediyordu. Sorumluları ortaya çıkaran savcılar daha sonra askeri cunta tarafından cezalandırıldı. Lambrakis suikastinin perde arkası önce bir romana konu oldu. Daha sonra ise ünlü yönetmen Costa Gavras romanın aynı adıyla ‘ Z’ (Ölümsüz) filmini çevirdi. Lambrakis’i Yves Montand’ın oynadığı filmin müziklerini Mikis Theodorakis yaptı. Çok ünlü olan bu müziğin ana teması bizdeki 1 Mayıs Marşı’na esin kaynağı olmuştur.

  • LORCA, FEDERICO GARCIA:

    LORCA, FEDERICO GARCIA:

    1899 doğumlu İspanyol şair ve oyun yazarı. 1936 yılında Franco’nun adamları olan İspanyol faşistlerince, anti-faşist ve eşcinsel olduğu için katledildi. Lorca, yazdığı ve Türkiye’de dahil pek çok ülkede tanınan Yerma ve Bernarda Alba’nın Evi isimli oyunlarında Katolik Kilisesi, yükselen Nazizm ve milliyetçilik akımlarına karşı olan tutumunu yansıtmıştı. Lorca’nın uluslar arası planda en çok tanınmış oyunlarından biri de Kanlı Düğün’dür. Lorca, Sürrealist bir ressam olan Salvador Dali ve yönetmen Luis Bunuel ‘in yakın arkadaşıdır. Zülfü Livaneli’nin bestelediği ve ilk dörtlüğü Ay kocaman at kara/Torbamda zeytin kara/Bilirim de yolları/Varamam Kordoba’ya olan şiir de Lorca’nındır.

  • İNÖNÜ, İSMET:

    İNÖNÜ, İSMET:

    1884 yılında İzmir’de doğdu. 1906 yılında Harp Akademisi’ nden mezun olarak, ordunun çeşitli kademelerinde görev yaptı. 1. Dünya Savaşı’nda çeşitli cephelerde çarpıştı.25 Ekim 1920’den sonra Kurtuluş Savaşı’nda Batı Cephesi Komutanı olarak görev yaptı. Lozan Barış Konferansı’na Dışişleri Bakanı ve Türk heyeti başkanı olarak katıldı. 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması’nı imzaladı. Cumhuriyetin ilânından sonra 1923-1924 yıllarında ilk hükûmette Başbakan olarak görev aldı, 1924-1937 yılları arasında bu görevini sürdürdü. Son dönemde Atatürk’le arası hâlâ tam bilinmeyen nedenlerle arası bozuldu. atatürk başbakanlıktan çekilmesini istedi; yerine Celal Bayar getirildi. Atatürk’ün ölümünden sonra, 1938 yılında, ordunun da desteğiyle TBMM tarafından Türkiye’nin ikinci Cumhurbaşkanı olarak seçildi. İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye’yi savaşın dışında tutma siyasetini takip etti ve başarılı oldu.. Savaştan sonra çok partili siyasî rejime geçilmesine büyük destek oldu. 1950 yılında, yapılan seçimleri kaybettikten sonra, 1960 yılına kadar Ana Muhalefet Partisi Başkanı olarak siyasî yaşamını sürdürdü. 27 Mayıs harekâtından sonra 10 Kasım 1961 tarihinde Başbakanlığa atandı. 1965 yılında bu görevden ayrıldıktan sonra milletvekili olarak siyasî yaşamına devam etti. Ecevit’in onu parti kongresinde düşürmesinden sonra 1972’de Parti Genel Başkanlığı ve milletvekilliğinden istifa ederek ölünceye kadar (25 Aralık 1973’teki ölümüne dek Cumhuriyet Senatosu tabî üyeliği görevinde bulundu. İsmet İnönü tek parti yönetimi döneminde bir alt başlık olan ‘Milli Şef’ döneminin en önemli figürü ve özellikle savaş yıllarında kimi zaman bu yönetimin Nazi uygulamalarına eğilim göstermesi gibi eleştirilere haklı olarak muhatap olduysa da Demokrat Parti ve sonra adalet Partisi’ne karşı geliştirdiği muhalefet çizgisini bir cins ‘sosyal demokrat’ çizgiye oturtmak istemesiyle ve partisinin konumunu ‘ortanın solunda’ olarak nitelemesiyle CHP ve DSP gibi partilerin sonraki gidişatını etkilemiş olduğundan Türkiye sol tarihinin de önemli bir figürüdür.

  • ENGELS, FRİEDRİCH:

    ENGELS, FRİEDRİCH:

    1820 yılında Almanya’da doğdu. Babası fabrikatördü. Marx’ı komünist fikirlere kazandıran kişi olduğu için (yanlış olarak) “ilk komünist” olarak da tanımlanır. Marx ve daha birçok zamanın genç entelektüeli gibi o da Almanya’daki Sol Hegelci çevre içindeydi. 1847 Ayaklanması sırasında bazı devrimci birliklere kumanda etmesi ve askeri konulardaki yeteneği dolayısıyla daha sonra “General” olarak da anıldığı oldu. “Marksist “bilimsel sosyalizm”in iki kurucusundan biri kabul edilir. Marx’ın hayat boyu en yakın arkadaşıydı. Onun çalışmalarını finanse etmek için istemediği halde babasının Manchester’daki fabrikasının başına geçmiştir. Henüz 1844’te yazdığı İngiltere’de İşçi Sınıfının Koşulları ile belli bir tanınırlık kazanmıştı. Olgunluk döneminde, 1884’te yazdığı Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni ise belki de en tanınmış ve önemli eseridir. Önemli bir felsefi/siyasi polemik eseri ise Anti-Dühring’dir. Fakat şüphesiz en tanınmış katkılarından bir Komünist Manifesto’yu Marx ile birlikte kaleme almasıydı.

    Engels Marx’ın ölümünden sonra Marx’ın sağlığında yayımlanamamış olan Kapital 2. ve 3. ciltleri, onun el yazılarından derleyip yayımladı. Marx’ın ölümünden kendisinin ölümüne kadar Marksist partilerin bir nevi manevi önderi ve Marksist düşüncenin en yetkili yorumcusu sayıldı. 5 Ağustos 1895, Londra’da öldü.

  • EKİNCİ, TARIK ZİYA

    EKİNCİ, TARIK ZİYA

    1925 Lice doğumlu, Kürt aydın, doktor, siyasetçi (Türkiye İşçi Partisi Milletvekili) ve yazar. 3 dönem Diyarbakır-Mardin-Siirt illeri Tabip Odası Başkanlığı yaptı. 1958-80 yılları arasında TTB Merkez Konseyi Kongrelerinde bölge hekimlerini temsil etti. Bir dönem TTB Merkez Konseyi Yüksek Disiplin Kurulu Üyeliği yaptı. Demokrasi ve insan haklarına öncelik veren politik çalışmalarını 1957-60 arasında CHP’de ve 1960 darbesinden sonra da TİP’te sürdürdü. Yön Dergisi’nin Sosyalist manifestosunu imzaladı. Doğan Avcıoğlu ve arkadaşlarıyla birlikte Sosyalist Kültür Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı. Derneğin Diyarbakır şubesinin başkanlığını üstlendi. 1965’te TİP’den Diyarbakır Milletvekili seçildi. TİP Merkez Yürütme Kurulu Üyeliği, Parti Genel Sekreterliği, TBMM TİP Grup Sözcülüğü ve Grup Başkan Vekilliği yaptı. 1967’de TİP üyelerinin başlattığı ve 1 yıl boyunca devam eden Doğu Mitingleri’nin tümüne katılarak konuşmalar yaptı. Diyarbakır DDKO’nun kuruluşunda aktif rol aldı. Silvan, Ergani, Kozluk ve Batman DDKO’larının kurulmasına da öncülük etti.

    12 Mart’ta Diyarbakır Sıkıyönetim Cezaevi’nde Kürtçülük propagandası yaptığı iddiasıyla TCK’nin 142/1.maddesinden üç yıla mahkum oldu ve iki yıl tutuklu kaldı. 12 Eylül döneminde 5 kez tutuklandı. 1982’de kısa bir süre özgür kalınca yurtdışına çıktı. 1989’a kadar Paris’te hekimlik yaparak yaşamını sürdürdü. 30 Haziran 1989’da Türkiye’ye döndü, eski mahkumiyetinden kalan kısa süreli cezasını çektikten sonra İstanbul’a yerleşti. Ekinci’nin önemli bölümü Kürt sorunu ile ilgili çok sayıda kitabı yanında çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış çok sayıda makalesi bulunmaktadır. Bütün Türkiyeli çevrelerde önemli bir saygınlığa sahip Ekinci, Kürt özgürlük mücadelesini desteklerken, başta PKK olmak üzere şiddet içeren mücadele anlayışlarını zaman zaman eleştirmesiyle ve Kürt hareketlerine eleştirel ama içerden bir bakış geliştirmiş olmasıyla da öne çıktı.

  • ECEVİT, BÜLENT:

    ECEVİT, BÜLENT:

    Demokratik sol politikacı ve TC.’nin başbakanlarından.  1925’te İstanbul’da doğdu. 1944 yılında Robert Koleji’ni bitirdi. Bir süre ABD’de eğitim ve incelemelerde bulundu. 1950-60 arasında CHP’nin yayın organı “Ulus” Gazetesi’nde, ve “Ulus”un kapatıldığı yıllarda “Yeni Ulus” ve “Halkçı” gazetelerinde, yazar ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. 1961-65 yılları arasında Çalışma Bakanlığı yaptı. 1966’da, CHP Genel Sekreterliğine getirildi. 1971’de Partisinin askeri yönetimce oluşturulan hükümete katkıda bulunmasına karşı çıkarak bu görevinden ayrıldı. Sonra İsmet İnönü ile ters düşmesine rağmen Kurultay’da onu devirerek genel başkan seçildi.  1974-1979 arası bir kez MSP ile koalisyon, bir kez azınlık, bir kez de dışarıdan destekli bir hükümet kurdu. 1980 darbesi sonrası çeşitli yazıları nedeniyle 3 kez hapise mahkum oldu. 1985 yılında eşi Rahşan Ecevit ile CHP’den ayrı bir partiyi, DSP’yi kurdu. 1997’de Mesut Yılmaz’ın başbakanlığında kurulan ANASOL-D hükümetinin başbakan yardımcılığını; bu hükümet düşünce 1999’da azınlık hükümetinin başbakanlığını ve 18 Nisan 1999 seçimlerinde DSP 1. Parti çıkınca bu kez DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinin başbakanlığını yaptı. 2001 ekonomik krizi ve sağlık sorunları giderek hem koalisyonu bozdu, hem de Ecevit’in siyaset yapma arzusunu kırdı. 2004 yılında kendi isteğiyle aktif siyaseti bıraktı. Danıştay saldırısında ölen yargıç Yücel Özbilgin’in 19 Mayıs 2006’daki cenazesine sağlığı çok kötü olmasına rağmen katıldı. Aynı gece rahatsızlandı. Uzun süre yoğun bakımda kaldıktan sonra 5 Kasım 2006’da vefat etti.

  • DUTSCHKE, RUDİ:

    DUTSCHKE, RUDİ:

    1940 doğumlu, Alman öğrenci lideri, marksist sosyolog. 1968 öğrenci hareketi içinde Almanya’daki en etkili öğrenci lideriydi. Yazdığı ‘Ne İstiyoruz?’ isimli broşür sadece Almanya’da değil 68 öğrenci hareketinin önemli manifestolarından biri olarak kabul edilmiş ve hemen bütün dünya öğrenci hareketlerini etkilemiştir. İlk gençlik yılları Demokratik Alman Cumhuriyeti’nde geçen Dutschke, orada da sonra Batıda olacağı gibi muhalif bir kişilik sergiledi. Batı almanya7ya geçti ve orada daha derin bir marksizm bilgisi edindi. 1968’in muhalif eylemlerinde ön plana çıktı.  Böylece başta Bild gazetesi olmak üzere Alman büyük medyasının boy hedefi oldu. 1968 yılında aşırı sağcı biri tarafından kafasından vuruldu. Zorlu bir mücadele ile konuşup, yazmayı yeniden öğrenmek durumunda kaldı. Ancak beynindeki hasar tam olarak hiç geçmedi. Sonraki yıllarda sosyoloji doçenti olarak akademik faaliyetin de içine girdi. 24 Aralık 1979’da suikastten sonra sık sık yaşadığı sara nöbetleri nedeniyle evinde küvetteyken boğularak öldü.

  • ÇAYAN, MAHİR

    ÇAYAN, MAHİR

    1945 Samsun doğumlu devrimci lider. 1968 sonrası öne çıkmış öğrenci liderleri arasında Deniz Gezmiş ve belki İbrahim Kaypakkaya ile birlikte efsane boyutuna çıkmış bir tanınırlığa sahip olmuş kişidir.  Eylemci kişiliği yanında teorik yazıları yoluyla sonraki kuşakları derin şekilde etkilemiş olmasıyla da diğer devrimci önderlerin çoğundan ayrılır.

    1963’te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Ertesi yıl Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenimine devam etti. Bu dönemde TİP ve FKF’ye (Fikir Kulüpleri Federasyonu) bağlı olan SBF (Siyasal Bilgiler Fakültesi) Fikir Kulübüne girdi. 1965’te bu kulübün başkanlığını üstlendi. 1967’de kısa süreliğine Fransa’ya gitti. Buradaki sosyalist hareketlerin genel seyri ve içinde bulundukları tartışmaları izledi. 1968’deki 6. Filo eylemlerine İzmir’de katıldı ve gözaltına alındı. Bu dönemde Türkiye İşçi Partisi (TİP) içinde başlayan tartışmalarda Mihri Belli’nin savunduğu Milli Demokratik Devrim tezinin tarafını tuttu. 1969 yılında Ankara’da yapılan ve adını DEV-GENÇ (Devrimci Gençlik Federasyonu) olarak değiştirdiği toplantıda, Çayan ve arkadaşları, MDD tezinin öncüsü Mihri Belli ile de belli bir ayrışma yaşadı. Sonrasında,  Münir Ramazan Aktolga ve Yusuf Küpeli ile birlikte silahlı mücadeleyi benimseyen THKP-C’nin kuruluş çalışmalarını sürdürdü.   Şubat 1971’de İstanbul’a geçen Mahir Çayan burada silahlı eylemlere devam etti. 22 Mayıs 1971′ de İsrail Başkonsolosu Ephraim Elrom’un kaçırılıp öldürülmesi eylemini gerçekleştirdi. Kaldıkları evden kaçarken polisle girdikleri çatışma sonrasında Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir, İstanbul Maltepe’de bir evde kuşatıldı.  Eve yapılan operasyonda Cevahir öldürüldü; Mahir Çayan ise yaralı olarak yakalandı. Tutuklanarak İstanbul Maltepe Cezaevi’ne konulan Çayan,  dava sürerken 29 Kasım 1971’de THKP-C’den, Ulaş Bardakçı, Ziya Yılmaz ile THKO’dan Cihan Alptekin ve Ömer Ayna’ya beraber tünel kazarak cezaevinden firar etti. Firardan sonra THKP-C içinde bölünme yaşandı. O zamana kadar silahlı mücadeleyi savunan Aktolga ve Küpeli nedamet getirmiş ve özeleştiri yapmıştır. Bölünme ile örgüt olanakları daha da zayıflayan Mahir Çayan Ankara’ya geçti. 19 Şubat’ta Ulaş Bardakçı Arnavutköy’de kaldığı evde kuşatılıp, öldürüldü. Mahir Çayan ve arkadaşları bir yandan sürekli yer değiştirerek yakalanmamaya çalışırken, öte yandan idam cezası verilmiş olan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının kurtarılması için eylem olanakları araştırdılar.  Bu amaçla Mahir Çayan ve arkadaşları 26 Mart 1972’de Ünye’de NATO’ya ait radar istasyonunda çalışan 2 İngiliz 1 Kanadalı teknisyeni kaçırdı ve karşılığında THKO (Türkiye Halkın Kurtuluş Ordusu) önderleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın serbest bırakılmasını istediler. 28 Mart’ta rehinelerle birlikte, Niksar’ın Kızıldere Köyü’ndeki bir evde askerler tarafından kuşatıldılar.  Evi sarmış olan askerler ile silahlı çatışmaya girdiler. Çatışma sonunda Çayan, 9 yoldaşı ile birlikte öldürüldü. Bu 10 kişi “On’lar” adıyla efsaneleşti ölümleriyle sol harekete yüzlerce kitap ve eylemin yapabileceğinden daha çok katkı yaptılar. Mahir Çayan’ın Kesintisiz I-II-III olarak bilinen önemli teorik broşürleri ve siyasi polemik yazıları “Bütün Yazılar” başlığı altında toplanmıştır.

  • CANKOÇAK, UĞUR:

    CANKOÇAK, UĞUR:

    1934 Kayseri doğumlu sosyalist ve işçi önderi. Cankoçak, Mehmet Ali Aybar’ın en yakın yoldaşlarından biriydi. Aynı zamanda, öldüğü 2005 yılına kadar yarım asırı aşkın bir süre ilkelerinden ve mücadelesinden taviz vermeyen gerçek bir sosyalistti. 1962 yılında Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) üye oldu. Aynı tarihlerde sendikal mücadeleye katılan Cankoçak, yaşamını işçi sınıfına ve sosyalizme adadı. Uzun yıllar Türkiye Maden-İş, Kimya-İş, Lastik-İş sendikalarında çalışan ve DİSK bölge temsilcisi olan Cankoçak, İlerici Yapı-İş ve Tüm Maden-İş gibi ‘sert’ mücadeleleri ile tanınan sendikalarında yöneticilik yaptı. Mehmet Ali Aybar ile birlikte Sosyalist Demokrasi Partisi’ni (SDP) kurdu. Sonra ÖDP’nin kuruluşuna giden parti birleşmelerinde, olumlu ve birleştirici bir rehberlik yaptı.12 Eylül darbesinden sonra sendika yaşamına ara vermek zorunda kalan Uğur Cankoçak, arandığı için bir süre kaçak hayatı yaşamak zorunda kalmıştı. DİSK gazetesinin yazıişleri müdürlüğünü yaptığı dönemde 1,5 yıl hapis cezasına çarptırılan ve cezaevinde yatan Uğur Cankoçak, bir dönem Cumhuriyet gazetesinde de yazmıştı. Ölümünden kısa bir süre önce bile www.inadina.com adlı bir internet sitesi açmıştı.

  • BARDAKÇI, ULAŞ:

    BARDAKÇI, ULAŞ:

    1947 Nevşehir, Hacıbektaş doğumlu devrimci militan. THKP-C’nin en önemli liderlerinden. ODTÜ’ye girer ve burada ana hedeflerini ‘devrim’ olarak belirleyen sol ideolojilerle tanışır, Sosyalizm’i benimser ve FKF ve TİP içinde ve Dev-Genç’in oluşumunda etkin bir biçimde yer aldı. 1970 sonlarında Mahir Çayan’la birlikte THKP-C’nin kurulması çalışmasında etkin rol aldı.. THKP-C’nin ilk silahlı eylemlerine katıldı. Mayıs 1971’de, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının serbest bırakılmaları talebiyle İsrail Baş Konsolosu Ephraim Elrom’u Mahir Çayan ile birlikte kaçıran grup içindeydi.. Taleplerinin yerine getirilmemesi üzerine Ephraim Elrom’u öldürdüler. Yakalandı. Kasım 1971’de askeri cezaevinden Mahir Çayan ile beraber firar eden beş kişiden biriydi. Kaçtıktan sonra İstanbul’da faaliyetlerini sürdürdü. 19 Şubat 1972 günü kaldığı ev kuşatılır. Polis tarafından çatışmada öldürüldü. Adına yazılmış ve Kozanoğlu ağıdından uyarlanmış, ‘Ulaş’a Ağıt’ belki de en tanınmış devrimci ağıttır. Ölümünden sonra, ölümünden önceki etkili kişiliği bir cins efsane konumuna yükseldi.

  • BARANER, REŞAT FUAT

    BARANER, REŞAT FUAT

    TKP’nin önde gelen düşünce ve eylem adamlarındanDIR. 1900’de Selanik’te doğdu. Annesi de Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım’ın kardeşiydi. Edebiyatçı ve sosyalist Suat Derviş’in bir dönem eşi. Yüksek öğrenimi sırasında mütareke yıllarının şartları içinde antiemperyalist öğrenci eylemlerine katıldı. Aynı yıllarda Şefik Hüsnü’nün lideri bulunduğu ‘Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası’ ve ‘Kurtuluş’ dergisi aracılığıyla marksist düşünce ile tanıştı. 1919 sonlarında kimya öğrenimi için gittiği Almanya’da Spartakistlerden etkilendi. Daha sonra SSCB’ye gitti. Moskova’da Lenin Akademisi’nde marksist kuram ve ekonomi politik okudu. Türkiye’ye döndükten sonra 1930’da, “Komünizm lehinde faaliyetlerde bulunması” nedeniyle 4 yıl ağır hapse mahkûm edildi. Ankara ve İstanbul cezaevlerinde 2 yıl hapis yattıktan sonra, 1933’te TKP’nin 3. Kongresi’nde gıyaben MK üyeliğine seçildi. II. Dünya Savaşı’nın başında TKP Yürütme Komitesi Sekreterliği’ne getirildi. 1942 sonlarında askere alındı. 4 ay sonra kıtasından firar ederek parti içindeki göreve devam etti. Savaş sırasında ırkçı-turancı görüşlere karşı takma adla yayınladığı ‘En Büyük Tehlike’ broşürü büyük etki uyandırdı.1944 Tevkifatı olarak bilinen davada 64 arkadaşıyla birlikte yargılandı. Ankara Garnizon Komutanlığı 2 No’lu Askeri Mahkemesi tarafından 9 yıl ağır hapse mahkûm edildi. 1950’deki affa kadar Ankara ve İstanbul’daki cezaevlerinde yattı. Tahliyesinden sonra TKP’nin MK ve Yürütme Komitesi Üyesi olarak 1951’de tekrar tutuklandı. 1968’de Türk Solu Dergisi’nde “Milli demokratik devrim”, “Komprador burjuvazi, milli burjuvazi”, “Sendikacılık” ve “Emperyalizm karşısında güç birliği” gibi konuları işleyen yazılar yazdı. 1968’de vefat etti.

  • ALİ, SABAHATTİN:

    ALİ, SABAHATTİN:

    1907 doğumlu sosyalist edebiyat adamı. Romancı, hikayeci ve şair. Sosyalist kişiliği nedeniyle, yazdıkları faşist yazarlar ve devlet tarafından hedef alınmış; sonunda 1948’de hapse düşmüştür. Hapisten çıkınca baskılardan kurtulmak için yurtdışına çıkmak istemiş;  pasaport verilmeyince kaçak olarak çıkmak istemiştir. Kaçakçı kılığında bir devlet ajanı tarafından Jandarma Karakolunda öldürülmüştür.  Sabahattin Ali, o dönemde büyük başarı kazanan Marko Paşa Gazetesinin de Aziz Nesin ile birlikte kurucusudur.  Kuyucaklı Yusuf (1937) ve Kürk Mantolu Madonna (1942) bugün hala yaygın olarak okunan romanlarıdır.  Pek çok şiiri bestelenmiştir: Aldırma Gönül aldırma, Göklerde Kartal Gibiydim, Ben Yine Sana Vurgunum, Melankoli, Geçmiyor Günler, Leylim Ley (Döndüm daldan düşen kuru yaprağa)

  • ADALI, NECDET:

    ADALI, NECDET:

    12 Eylül cuntacılarının astırdığı ilk devrimci. 1958 doğumlu Adalı, 8 Ekim 1980’de Ulucanlar Cezaevi’nde idam edildi. Kurtuluş siyasetine dahildi. 1977 yılında Ankara’da Yıldırım Beyazıt Lisesi’nde öğrenciyken Ankara İsmetpaşa’da bir kahvehanenin taranması olayıyla ilgili olarak tutuklandı ve yargılandı. Ulucanlar Cezaevi’nde tutuklu bulundu. Bu sırada gerçekleştirilen bir firar eylemine “nasıl olsa suçsuzluğunun anlaşılacağını” ileri sürerek katılmadı. Kendisini yargılayan mahkeme başkanı Albay Hamdi Sevinç’in Adalı’nın suçsuz olduğunu ileri sürmesine karşın, mahkeme heyeti tarafından suçlu bulundu.

  • Zeynel Lüle

    Zeynel Lüle

    Zeynel Lüle, Türk gazeteci ve köşe yazarı. Zeynel Lüle, 5 Ekim 1957’de babasının hakim olarak görev yaptığı Sivas’ın Divriği ilçesinde dünyaya geldi. Baba tarafından Malatya, Arguvan’lıdır.

    Doğum tarihi: 5 Ekim 1957 (64 yıl yaşında)

    Kitaplar: Mustafa Kemal’in can yoldaşı Ali Çavuş

  • Cüneyt Akman

    Cüneyt Akman

    Cüneyt Akman, 1996 yılında İntermedya Online, 1998 yılında Sibermedya Online ile web yayımcılığına adım atmıştır. Yazar halen web yayımcılığının yanı sıra Executive Reference Kit adlı bir yönetim ansiklopedisinin yayın yönetmenliğini sürdürmektedir.

    Doğum tarihi: 1958 (64 yıl yaşında), İstanbul

    En Sevilen ve En Çok Satan Kitapları: Kahrolsun Istibdat Yasasin Hürriyet: Tek Adam Rejimi ve Islamofasizmin Tarihsel, Ekonomik ve Siyasal Temelleri

  • Koronovirüs Şimdi De Lübnan’da

    Koronovirüs Şimdi De Lübnan’da

    İran’dan Lübnan’a Sıçradı

    Lübnan Sağlık Bakanı Hamad Hasan, İran’dan gelen bir yolcuda yeni tip koronavirüs tespit edildiğini açıkladı.

    Kadın hastanın Beyrut’ta bulunan Refik Hariri Hastanesi’ne kaldırıldığı öğrenildi.

     

    AFP: İsrail’de Koronovirüs Vakkası

    Agence France-Presse, İsrail’de bir  yeni tip koronavirüs saptandığını duyurdu.

    AFP haberinde, kimliği açıklanmayan kadının, ülkeye girmeden önce Japonya’da virüs nedeniyle karantinaya alınan ‘Diamond Princess’ adlı yolcu gemisinde bulunan 15 İsrailli arasında olduğu belirtildi.

    Başkent Tokyo yakınındaki Yokohama Limanı’nda, 4 Şubat’ta karantinaya alınan ve 3 bin 500’den fazla kişinin bulunduğu gemiden test sonuçları negatif çıkan yolcular tahliye edilmişti.

    İsrail ülkeye dönenlerin 2 hafta karantina altında kalacaklarını duyurmuş, bu talimata uymayanlara, 7 yıla kadar hapis cezası verilebileceğini açıklamıştı.

     

     

  • Türkiye-İran Koronovirüs Hattı

    Türkiye-İran Koronovirüs Hattı

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İran Sağlık Bakanı Said Nemeki ile telefonda görüştü.

    İki bakan, İran’a da sıçrayan Koronovirüs konusunda alınması gereken tedbirleri konuştu.

    Görüşmeyi sosyal medya hesabından duyuran Sağlık bakanı Fahrettin Koca, “İran Sağlık Bakanı Sayın Said Nemeki ile ülkelerinde yaşanan Kovid-19 vakasıyla ilgili telefon görüşmesi gerçekleştirdik. İki ülke arasında alınması gereken tedbirleri acilen hayata geçireceğimizi karşılıklı olarak teyit ettik. Komşumuzun bu hadiseye karşı her zaman yanındayız” ifadelerini kullandı.

     

     

    İran’dan Gelen Yolculara Sağlık Kontrolü

    Fahrettin Koca, İran’dan gelen tüm yolcuların ve uçuşlarda görevli personelin sağlık kontrolünden geçirildiğini ve hastalık belirtisi olanların Türkiye’ye alınmadığını da söyledi. Koca ayrıca, Çin’e önümüzdeki hafta bir kargo uçağıyla tıbbı yardım malzemesi ve ekipman gönderileceğini de açıkladı.

     

    Erdoğan: Tedbir almış vaziyetteyiz

    Cumhurbaşkanı Erdoğan da Cuma Namazı sonrasında gazetecilerin Koronovirüs konusundaki sorularına, “Biz her an tedbirlerimizi almış vaziyetteyiz” sözleriyle yanıt verdi.

    İran’da Koronovirüs Yayılıyor: 5 kişi öldü

    İran’da ilk Koronovirüs vakkası geçtiğimiz Çarşamba günü (19.02.2020) görülmüş, virüs tespit edilen 2 hasta hayatını kaybetmişti.

    Virüs iki gün içersinde başkent Tahran’a da yayıldı ve ajanslara göre vakka sayısı 18’e yükseldi.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ise İran Sağlık Bakanı Said Nemeki ile yaptığı telefon görüşmesinden sonra, İran’da şüpheli vakka sayısının 750 olduğunu ve 18 kişide Koronovirüs tespit edildiğini, hayatını kaybedenlerin sayısının ise 5’e yükseldiğini açıkladı.

    Irak- İran Sınır Kapısı Kapatıldı

    Irak ise İran’da görülen Koronovirüs nedeniyle İran’a açılan, Şeyb Gümrük Kapısı’nı kapattı.

    Irak ve İran arasında, 1450 kilometrelik sınır hattı üzerinde toplam 8 gümrük kapısı bulunuyor.

    Irak resmi haber ajansı INA, gerekli tedbirlerin alınması için Sağlık Bakanlığı bünyesinde bir kriz masası kurulduğunu duyurdu.

    Irak Sivil Havacılık Kurumu ise Irak-İran arasındaki uçak seferlerinde herhangi bir aksamanın veya iptalin söz konusu olmadığını bildirdi.